Firavunlar Vadisi
Ve Rab Musa'ya vahyetti ve O'na şöyle buyurdu : "Onlara elçiler gönder ve İsrailoğulları'na vermek istediğim Kenan ülkesini araştır.. Gittiler ve tüm ülkeyi Zin Çölü'nden başlayarak dolaştılar"
Bugünün gezginleri de aynı Hz. Musa gibi, O'nun Mısır'dan ayrılırken tuttuğuna benzer bir yol tutuyorlar. Sfenks'in bulunduğu bölgeden Sina'ya, sonraysa, güneşli Kızıldeniz kıyılarına uzanan bir yol bu.
Yeryüzünün en büyük ırmak vahası ve en eski mefeniyetlerinden olan Mısır, bir tarafta çölleri, bir tarafta ise Kızıldeniz kıyılarıyla, dün olduğu gibi bugün de yeryüzünün en görülesi yerlerinin başında gelmeye devam ediiyor. Bir zamanlar dünyanın merkezi durumunda olan Mısır, bundan 3 bin yıl kadar önce bu topraklarda kurduğu ileri uygarlık ile bugün hala çekiciliğinden ve gizeminden bir şey kaybetmişe benzemiyor.
Gizemli Mısır hålå pek çok sırrı barındırıyor ve belki de dünya durdukça bunu sürdürecek. Bu gizemli ve eşsiz ülkede firavunlar silinmeyecek izler bırakmış: Sfenks, Giza Piramitleri, Luksor ve Karnak tapinakları, Ramesseum, dev Memnon heykelleri, Abu Simbel ve Kavm Umbu'daki tapınaklar...Krallar Vadisi'nde, tıpkı dün olduğu gibi bugün de, bir zamanlar bu toprakları yönetmiş insanlarla eşlerinin mezarları yer alıyor.
Mısır Gezileri
Mısır'a kültürel amaçlı yapılacak bir seyahat Kahire ya da Abu Simbel'de başlar ya da biter. Zamanı olmayanlar, Luxor ve Aswan'a uçakla gidebilirler fakat 30 sülalenin egemenlik sürdüğü bu heyecan verici tarihin içinden böylesine bir hızla geçmek yerine, ülkeyi ve insanlarını tanımak isteyenler ya bir araba kiralamalı, ya Nil'deki gemi turlarına katılmalı ya da Mısır demiryollarınıntren seferlerine bir bilet almalıdır. İşte o zaman eski ve yeni Mısır'ı kapsayan unutulmaz bir görsel şölene tanık olacaklar.
Papirüs ve lotüs ; Eski Mısır'ı simgeleyen bu bitkiler artık maalesef Nil kıyılarında yetişmiyor. Aynı şekilde, timsahların ve su aygırlarının da soyu tükenmiş. Yine de % 96'sı çöllerle kaplı bu ülkede, Nil Nehri'nin bereketli suları nereye değerse orası yeşillendiriyor. Bu bereketli topraklar neredeyse insanlığın yazılı tarihinden beri ekilip, işlenmiş.
21. yüzyılda Mısır'a giden bir gezginin, zamanda binlerce yıllık bir yolculuğa çıkacağı kesindir. Ünlü tarihçi Herodot'un ''İnsan eliyle yapılmış olan en eski yapılar bu ülkede bulunuyor.'' sözü Göbeklitepe ile geçerliliğini yitirmiş olsa da Mısır hala çok büyük bir kültüre ev sahipliği yapıyor.
Eski Mısır'daki yapıları özgürlük anıtları olarak nitelendirmek biraz zor, çünkü tüm büyüklüklerine ve tek oluşlarına karşın, her birinde, onları yaptıranların sınırsız gücünün yansıtılması amaçlanmış. Bunlardan biri, İÖ 1224'de ölen II. Ramses, kendisi ve en sevdiği karısi Nefertari için Nübye Çölü'nde tanrılara yakışır bir tapınak yaptırmış. Bu büyük yapıt bilgisayar çağında yeniden tüm dünyanın ilgisini üstüne topladı; çünkü onu Assuan Baraj Gölü'nün yükselen sularindan kurtarmak için, tıpkı üç boyutlu bir yapboz gibi parçalara ayırmak ve 65 m daha yüksekteki bir tepenin üstünde yeniden kurmak, ancak bilgisayarların yardımıyla gerçekleştirilebildi. Eğer IlI. Ramses yaptırdığı bu anıtsal yapının kendi adıyla değil de, onun yeniden bulunmasını sağlayan Nübyeli deve sürücüsü Abu Simbel'in adıyla anıldığını bilseydi, herhalde mezarının içinde ters dönerdi.
Eski Mısır'ın Keşfi
Eski Mısır'a ait yapıtların bulunuş öyküleri gerilim filmlerini aratmaz. O çağlarda da muhtemelen ay ışığı Nil'in sularına yansır ve gökyüzündeki yıldızlar elle tutulabilirmiş gibi görünürdü. Böyle bir durumda insanın Nil kıyısında bir kerpiç kulübede mi, yoksa lüks bir yatın içinde mi olduğu önem taşımaz.
Gökyüzünde asılı duran ay, Mısır gezilerini tamamlayan gezginlerin yorgunluklarını atmak için gittikleri Kızıldeniz'in kumsallarını da aydınlatır. Akşamları ise, yanıp sönen yıldızların altında, tıpkı eskiden firavunların yaptığı gibi, Mısır şarabından birkaç yudum tadılabilir. Mısır'ın sevilen şaraplarından biri,
"..Tanrı'ya da insanları bağışlaması için bir olanak vermek gerekir.." diyen Ömer Hayyam'ın adını taşıyor.
